27 Eylül 2010 Pazartesi

AVRUPA’DA ‘SİVİL ASKERLİK’

SELAMİ İNCE
31 Mayıs 2009 Birgün gazetesi

Avrupa’nın birçok ülkesinde bir sosyal yardım kuruluşunda ‘sivil askerlik’ yapmak mümkün. Ancak askerliğin hem siviline hem de silahlısına karşı olanların tezleri de yabana atılır gibi değil.

Almanya başta olmak üzere hemen hemen bütün Avrupa’da vicdani nedenlerle “savaş hizmetinde olmayı” reddedenler askerliğini, “sivil” olarak herhangi bir kamu yararına çalışan merkezde yapabilirler. Yani silah altına alınmadan “askerlik” mümkün. Avrupa’da bu tür askerliğe son yıllarda Türkiye kökenli Almanya vatandaşları da büyük rağbet göstermekte. Hatta koşulları uygun olan sol derneklerde ve İslami cemaat camilerinde sivil askerlik yapmak bile mümkün.

Bizde de “sivil askerlik” düşünüldüğünde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’nün kapsamı altına giren bütün kurumlarda ve kamu yararına çalışan bütün dernek ve vakıflarda sivil askerlik yapmak mümkün olabilir. Avrupa’da gençler, normal askerlik süresi kadar süren sivil askerlikleri boyunca asgari ücretin üzerinde bir maaş almakta ve evlerinde kalmakta. Askerlere yapılan bütün indirimden yararlanmakta, ülkedeki normal çalışana uygulanan tatil haklarını kullanmakta.

İSKANDİNAVLAR BAŞI ÇEKTİ

Avrupa’da askerlik yapmanın mutlaka silah altına alınma olmadığını kabul eden ilk ülke Danimarka. Danimarka 1917 yılında sosyal yardım kuruluşlarında çalışarak da askerlik görevinin yerine getirilebileceğini yasalaştırdı. 1920 yılında hem İsveç hem de Hollanda benzer bir yasa çıkardı. Bunları 1921 yılında Norveç ve 1931 yılında Finlandiya izledi. Görüldüğü üzere sivil askerlik hizmetini, ilk kez İskandinavlar uygulamaya başlıyor.
Sivil askerlik uygulayan bütün bu ülkelerin anayasalarına da benzer hukuk felsefesi egemen. Örneğin Almanya Anayasası’nın 4. maddesinde “hiç kimse isteği dışında savaş hizmeti yapmaya zorlanamaz” deniliyor. Almanya anayasası da birçok ülke Anayasası gibi “askerlik hizmeti” ya da “vatan borcu” gibi kavramlar yerine doğrudan “savaş hizmeti” kavramını kullanıyor. Bir de anayasalardaki ve diğer ilgili hukuk metinlerindeki sivil askerlikle ilgili önemli bir ayrıntıyı anımsatmak gerek: “Askerliğe elverişli olmayanlar sivil askerlik yapmıyor. Aksine askerliğe elverişli olup da vicdanen askerlik yapmayı reddedenler sivil askerlik yapıyor.” Bu vurgu ile toplumun bazı kesimlerinde bulunan “eşcinsellerin ya da bünyesi zayıf olanların sivil askerliği tercih ettiği” önyargısının kırılması hedefleniyor. Bir de sivil askerlik yapanlar daha az vatansever ya da “aslolan silah altına alınmaktır” gibi bir düşünce de engellenmiş oluyor.

SİVİL ASKERLİK NASIL SAVUNULUYOR

Bir matematik öğretmeninin silah altına alınması yerine öğretmensiz bir okulda derslere girmesi daha yararlı olmaz mı? Avrupa’daki sivil askerlik mantığı bu soruya “evet” diyor. Sivil askerliği, solcu ve pasifist vicdani retçiler dışında savunanlar temel çıkış noktası olarak bu tür bir “kamusal yarar”ı gösteriyor. Sivil askerliğin devlet ve geniş muhafazakâr toplum kesimleri tarafından benimsenmesinde de bu “kamu yararı”nın etkisi büyük. Özellikle dindar kesimler, genç insanların sivil askerlik yaptıktan sonra da sivil hizmet yaptıkları kurumlarla bağlarını kesmediklerini, yaşamları boyunca hiç görmeyecekleri bir hayat tarzını en az bir yıl paylaştıkları için başka bir hayatı da görerek bilinçlendikleri argümanının öne sürüyor. Örneğin, Hıristiyanlara ait bir yaşlılar evinde bir yıl yaşlı bakıcılığı yaparak “savaş hizmeti”ni tamamlayan genç, sonraki yaşamında bu kurumu hatırlıyor tezi bile Avrupa’da sivil askerlik için oldukça güçlü bir tez. Üstelik kafasında sosyal alana dair neredeyse hiçbir şey bulunmayan gençlerin, askerlik hizmetinden sonra yoksulluk, yaşlılık, korunmaya muhtaçlık gibi alanları tanımış olduklarına inanmak da oldukça yaygın. Sosyal demokratların sivil askerlik savunusunu ise, sivil askerlik yapanların sosyal sorumluluk bilinçleri artıyor tezi oluşturuyor. 20 yaşına kadar ailesi ve okulu çevresinde yaşayan herhangi bir genç, askerde yaşlılara, kimsesizlere, sakatlara, yoksullara yardım ederek belki de hayatta bir daha karşılaşmayacağı bir dünyayı da tanımış oluyor. Ayrıca, meslek seçiminden önce, okuldan önce hayatın başka alanlarını görmenin yararlarından bahsedenler de var. Yani Avrupa’nın eskiden beri sivil askerlik uygulaması geçerli olan ülkelerinde artık bu tür bir askerlik ille de solcuların ya da pasifistlerin tercih ettiği bir askerlik değil. Çok sıradan insanların da tercih ettiklerinde kimsenin, “Allah allah, niye böyle tercih etti” diye sormadığı bir askerlik biçimi.

Sivil askerlik uygulamasına Almanya ve İskandinav ülkeleri dışında yeni yeni başlayan Rusya, İtalya, Avusturya, İsviçre’de de sivil askerlik süreci “normalleşmiş” durumda.

TOTAL VİCDANİ RETÇİLER

Daha soldakiler ve pasifistler, savaş karşıtları, anti militaristler ise silah altına alınmanın bütün formlarını ve biçimlerini kategorik olarak reddediyor. Bizdeki ‘vicdani retçileri’ bu kategoride değerlendirmek daha doğru. Bu kesimler kendilerine “total vicdani retçi” demeyi daha uygun buluyor. Çünkü bu kesimlerin sivil askerlik yapanlardan ayrıldıkları temel bir nokta var. Şu şekilde argümanlaştırılıyor: Savaş sırasında sivil askerlik yapanlar da ülkelerine “asker” sıfatıyla hizmet etmiş oluyorlar ve sivil askerlik yapanlardan savaş sırasında cephe gerisinde iş istenebilir. (Savaş sırasında sivil askerlik yapanlardan cephe gerisi hizmeti beklenip beklenemeyeceği ülkelerin iç tartışmalarında geniş yer tutuyor. Bunu yasal olarak olanaksız duruma getiren ülkeler olduğu gibi, konuyu açık bırakan ülkeler de bulunuyor. Almanya’da, NATO’nun Yugoslavya’yı bombaladığı sırada, sivil askerlik kararı alan bir genç, Almanya’nın savaşı desteklemesi üzerine, “savaş halinde bulunan bir ülkede askerlik yapmak istemediğini” söyleyerek sivil askerlik kararını geri almak istediğini belirtmişti. Genç askerin en önemli tezi ise, NATO’nun Kosova savaşına Birleşmiş Milletler kararı olmadan girmesiydi. Yani asker, uluslararası arenada legal olmayan bir savaşta asker olmayacağını ileri sürmüştü. Elbette dilekçesi kabul edilmedi ancak olay basına yansıdı ve oldukça tartışıldı.)

Bu kesimlerin önemli bir argümanı ise, devletin özünde barışın ve toplumsal değerlerin dostu değil düşmanı olduğu, devletin bütün kurumlarının diğer devletlerle rekabet ve savaş halinde olduğu, bu anlamda da dünya barışına hizmet etmediği tezi. Bu tez daha çok anarşist kesimler tarafından dillendiriliyor ve tezi savunanlar, devletin bireyi hiçbir zaman zorla alıkoyamayacağını savunuyor. Bu kesimlerin bir başka önemli tezi ise, hayatın ve insanların hiyerarşilendirilmesi. Total vicdani retçiler, sivil askerlikte az da olsa emir-komuta zincirinin oluştuğunu iddia ediyor.
Ayrıca total vicdani retçilerin, hem devlete hem de sivil askerlik yapanlara eleştirisi de yenilir yutulur gibi değil: Sivil askerlik aslında, devletin askerlik yapmayanlara “öyleyse bana çalış” diyerek verdiği bir rüşvet görünümlü bir cezadır. Sivil askerlik yapanlar da karşı çıkamadıkları bu kuralı, böylece daha “sosyal” bir maskeye büründürmektedirler. Ayrıca yabana atılmaması gereken bir tez de, sivil askerlik yapanların gerçek kadroların işini aldıkları, ucuz işgücü oluştukları eleştirisi. Çok genel olarak tezler böyle olsa da, elbette her ülkenin kendi iç tartışmalarını da ayrı ayrı incelemek gerekiyor.

DOLAYLI YOLDAN CEZALANDIRMA

Total vicdani retçiler yürürlükteki hukukla ilgili sorunları ise, “evrensel insan hakları” ile aşmaya çalışıyor. Birçok ülke, doğrudan değil de dolaylı yollardan total vicdani retçileri cezalandırma yoluna gidiyor.

Örneğin Almanya’da total vicdani retçilere ilişkin doğrudan bir yasa bulunmuyor ancak vicdani retçiler çeşitli yasalara göre cezalandırılıyor. Askerlik yasaları içinde ele alınan gençler, emre itaatsizlik, firar gibi askerlik kavramları etrafında dönen kavramlarla yargılanıyor. Ancak çoğu kez Almanya’da hapis cezası verilmiyor. Son yıllarda hapis cezası almış tek kişi Mayıs 2007’de birkaç hafta hapsedilen öğrenci Jonas Grote. Grote, uzun süre vicdani retçilerin simge adı olmuştu. 90’lı yıllarda ise birkaç aylık hapis ve hayli yüksek para cezaları uygulanıyordu. İronik bir biçimde, parasını ödeyemeyen gençler, tıpkı sivil askerlik yapanlar gibi, sosyal kurumlara zorunlu çalışmaya gönderiliyordu.

Avrupa’da kimi ülkelerde zorunlu askerlik kalkıp profesyonel orduya dönüldüğü için, bazı ülkeler de askerlik yaş sınırı bizdeki gibi “ömür boyu” olmadığı için askerlikten kaçmaya çalışmaktan çok, askerlik yapmak için özel bir çaba gerekiyor.

Hiç yorum yok: